

Günümüzde ebeveynlerin kurtarıcısı gibi görünen akıllı telefonlar ve tabletler, çocukların gelişiminde telafisi zor hasarlara yol açabiliyor. Pek çok aile, ekran karşısında sessizce oturan çocuğunu “uslu” olarak nitelendirse de uzmanlar bu sessizliğin altında yatan gelişimsel risklere dikkat çekiyor.
Konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Lokman Hekim Üniversitesi Ergoterapi Bölümü Öğr. Gör. Başak Çağla Arslan, aşırı ekran maruziyetinin çocuklarda konuşma geriliği, odaklanma sorunu ve motor beceri kayıplarına neden olduğunu belirterek aileleri uyardı.
“Sessizlik Huzur Değil, Bir Sinyal Olabilir”
Teknolojinin modern çağın “dijital bakıcısı” haline geldiğini vurgulayan Öğr. Gör. Başak Çağla Arslan, klinikte karşılaştıkları tablonun endişe verici boyutlara ulaştığını ifade etti. Arslan, şu ifadeleri kullandı:
“Bir çocuk koltukta oturmuş, elindeki parlak ekrana kilitlenmiş durumda. Bağırma yok, talep yok, ses yok. Ebeveynler bunu ‘ne kadar uslu bir çocuk’ diye yorumlayabiliyor. Ancak aylar sonra aynı çocuk; konuşma gecikmesi, odaklanamama veya yaşıtlarıyla oyun kuramama şikayetleriyle bizlere geliyor. O sessizlik aslında huzur değil; oyunun, hareketin ve iletişimin durduğuna dair bir sinyaldir.”
Yabancı Dil Öğrensin Derken Anadilinden Oluyorlar
Ebeveynlerin “eğitici” olduğu düşüncesiyle çocukları ekranla çok erken yaşta tanıştırdığına dikkat çeken Başak Çağla Arslan, klinikte sıkça karşılaşılan yanlış algıları şöyle sıraladı:
“Bazı aileler, çocuklarının yabancı dil öğrenmesi umuduyla saatlerce çizgi film izletiyor. Ancak sonuç, çocuğun bırakın yabancı dili, kendi anadilini bile yaşıtları gibi konuşamaması oluyor. Yine ‘teknoloji kurdu olsun’ diye 2 yaşında tablet verilen çocukların, basit bir kalemi tutmakta veya koşup zıplamakta zorlandığını, motor gelişimlerinin geride kaldığını görüyoruz.”
Ergoterapi Bakış Açısıyla: Ekran Neleri Çalıyor?
Öğr. Gör. Arslan, ekranın çocuktan çaldığı 4 temel yetiyi şu şekilde özetledi:
- Hareket ve Gelişim: Beynin gelişmesi için çocuğun koşması, tırmanması, düşmesi ve dokunması gerekir. Hareketsiz kalan çocuğun nörolojik gelişimi yavaşlar.
- Gerçek İletişim: Sosyal beceriler ekrana bakarak değil, yüz yüze iletişimle, sırasını beklemeyi ve empatiyi deneyimleyerek kazanılır.
- Hayal Gücü: Eline boş bir kutu alan çocuk ondan bir dünya yaratır. Ancak hazır animasyonlar sunan ekranlar, çocuğu “üreten” değil, sadece “tüketen” pasif bir konuma iter.
- Sebat ve Öğrenme: Ekranlar anlık ödül sistemine dayalıdır. Bu hıza alışan çocuklar, gerçek hayatta sabır gerektiren becerileri öğrenmekte zorlanır ve çabuk pes ederler.
Özel Gereksinimli Çocuklar İçin Risk İki Katına Çıkıyor
Otizm spektrum bozukluğu, gelişimsel gecikmeler veya motor bozuklukları olan çocuklar için riskin çok daha büyük olduğunu belirten Arslan, “Bu çocukları sakinleştirmek için ekran kullanmak, var olan duyusal ve motor sorunları derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Onların ekrana değil, insan temasına ve oyuna ihtiyacı var” dedi.
Ailelere Çağrı: “Yasaklamayın, Yönetin”
Teknolojiyi tamamen hayattan çıkarmanın gerçekçi olmadığını belirten Lokman Hekim Üniversitesi Ergoterapi Bölümü Öğr. Gör. Başak Çağla Arslan, ebeveynlere şu önerilerde bulundu:
- Sahiplik Duygusu Vermeyin: Cihaz çocuğun değil, ebeveynin olmalı. Çocuk sadece izinle ve belirli sürelerle kullanmalı.
- Ekran Diyeti Uygulayın: Yemek saatleri, uyku öncesi ve aile sohbetlerinde ekranları tamamen kapatın.
- Birlikte İzleyin: Çocuğu ekranla baş başa bırakmak yerine, izlediği şeye dahil olun ve üzerine konuşun.
- Alternatif Yaratın: Çocuğun elinden tableti alıyorsanız, yerine “sihirli” bir alternatif koymalısınız. Doğa yürüyüşleri, mutfak aktiviteleri veya basit ev içi oyunlar ekranın yerini almalıdır.
Arslan sözlerini, “Çocuklarımız bizim söylediklerimizden çok yaptıklarımızı örnek alır. Eğer biz sürekli telefonla ilgileniyorsak, onlardan farklı davranmalarını bekleyemeyiz. Geleceğimiz olan çocuklar için ‘gerçek’ bağlar kurmayı seçmeliyiz” diyerek tamamladı.
Öğr. Gör. Başak Çağla ARSLAN
Lokman Hekim Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi – Ergoterapi

